3 Mart 2022 Perşembe

23 Yaşından Beri Şizofreni Hastalığıyla Savaşan Onur’un Hikayesi

 


Onur, Ankara’da yaşamış ve 5 yaşında okula başlamıştı. Etrafındaki insanlar onun çok zeki olduğunu düşünmüş hep. Kitap okumayı çok seven Onur, hastalığı sebebiyle bir süre sonra bunu yapamamaya başlamıştı. Bir gün yine kitaplara bakarken Hayat Ansiklopedisi’ne denk gelmiş ve ‘’Şizofreni Maddesi’’ ilgisini çekmiş. Her şeyi okuduktan sonra okuduğu sayfada 2 tane resim görmüş. O resimleri hala hatırlıyormuş Onur. Bir küçük kız ve bir küçük köpek birlikte ağaç altında piknik yapıyorlarmış. Normal insanların gördüğü resim buymuş en azından. Fakat şizofreni hastası bir insanın görmüş olduğu şey havanın kasvetli oluşu, korkunç ve küçük bir kız ve son olarak da canavar bir köpekmiş. İşte şizofreni merakı tam olarak burada başlamış.

İlk atağını 23 yaşında Bolu’da üniversite öğrencisiyken geçirmiş. Arkadaşlarıyla film izlerken başına aniden bir şey olmuş. Onur bunu anlatırken evlerde atan sigortaya benzetmiş yaşadığı durumu. Burnuna gelen yanık kokusuyla kendini mutfağa atmış. Ardından evin içinde gezmeye başlamış fakat kimseye bir şey söylememiş. Bir terslik olduğunu anlamış elbette ancak tam olarak kavrayamamış yaşadığı şeyi. Daha sonra evdeki arkadaşlarının ajan olduğunu, film izlerken kendisini öldüreceğini ve intihar ederek kurtulacağını düşünmüş. O an bütün algıları, düşünce ve duyguları bozulmuş. Film bittikten sonra dolaşmak için dışarı çıkmış fakat dönüş yolunu bulamamış ve 2-3 saat boyunca dolaşıp durmuş. En sonunda evi bulduğunda kız arkadaşı ona ‘’Neden geç kaldın, evin yolunu bulamadın değil mi?’’ Diye sorunca düşüncelerinin okunduğundan şüphelenmeye başlamış. Onur, bu tarz ataklarla 2-3 sene ilaçsız bir şekilde yaşamaya çalışmış. Kimseye tek kelime etmemiş. İlk atağından sonra 2-3 ay boyunca gündüzleri dışarı çıkamamış. Nadiren akşamları çıkıyormuş. Yoğun bir korku hissediyormuş.

Ailesi ve arkadaşları bir terslik olduğunu anlayınca Onur’u doktora götürmek istemiş haliyle. Ama Onur bunu hiç istememiş, çünkü doktorların ajan olduğunu ve kendisini zehirli bir iğneyle öldüreceğini düşünüyormuş. Bir gün babası, annesini hastaneye götürme bahanesiyle Onur’u doktora götürmüş. Onur ise tedaviye ihtiyacı olmadığını söyleyerek odadan ayrılmış. Yıllar sonra ağabeyinin ısrarları sonucu doktora gitmeyi kabul etmiş. Eski düşünceleri değişmemiş, hala doktorların kendisini öldüreceğini düşünüyormuş. Fakat doktor bir şekilde Onur’u ikna etmiş. Sonuç olarak, yıllar sonra Onur ilaç tedavisine başlamış. Tedavi başladıktan sonra ilaçların etkisiyle 58 kilodan 100 kiloya çıkmış. Doktorun raporunda şizofreni teşhisini gördükten sonra internette araştırmaya başlamış ve senelerdir yaşadığı bütün sıkıntıların maddeler halinde yazıldığını görmüş.(Televizyondan gelen şifreli mesajlar, düşüncelerinin okunduğunu düşünmesi, beyninin kontrol edildiğini zannetmesi gibi…) Şaşırmış önce, sonra da rahatlamış. ‘’Bu bir rahatsızlık’’ demiş kendi kendine. Şizofren olduğu için de çok üzülmüş. Bir dönem kendini demlik zannediyormuş. Kendini toprak ve su zannettiği bir dönem de olmuş.

Bir gün 40-50 tane kitabı, kitapların okurken enerji oluşturdukları ve oluşan bu enerjinin evrende bir şeylerle etkileşime girip yaşadığı sıkıntıların sebebi olduğunu zannetmesi üzerine Ankara’daki Dışkapı Köprüsü’nün altında yakmış.

Önemli ölçüde iyileşme kateden Onur, yazarlık, tiyatro ve resim kurslarına gitmiş. Şiir yazmakı çok seviyormuş. Yazarken rahatlıyor ve keyif alıyormuş. Yazar olmak hayaliymiş. İnsanları gülümsetebilen ve düşündüren şiirler, öyküler yazmak istiyormuş.

Onur’u şizofreni kadar zorlayan bir diğer durum ise işsizlik… Hem şizofreniyle hem de işsizlikle mücadele etmek zorunda. Birçok firmanın engelli kadrosu bulunuyor fakat çoğu şizofren hastasıyla çalışmak istemiyormuş.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Tutarsızlık, İnsanlığın Yüz Karasıdır

Tutarsızlıklardan, net olmayan durumlardan ve belirsizliklerden nefret ediyorum. Bazı şeyler baştan konuşulur, halledilir, biter sanıyordum ...