28 Nisan 2020 Salı

İNSANLAR DEĞİL, TEKNOLOJİ KONUŞUYOR


Eski bayram zamanlarını hatırlar mısınız? Hani ellerin öpüldüğü, şeker çikolataların dağıtıldığı, severek hazırlanan o yemeklerin yendiği tatlı sıcak yuvalarda geçen, şimdiki gibi tatille geçiştirilmeyen o güzel bayramlar. Güzel zamanlardı. Çünkü ‘’hal hatır sormak, konuşmak’’ vardı. Şimdi herkesin elinde cep telefonu, tableti; gözleri insan dışında her şeyi görüyor. Sanal dünyalarında o kadar mutlular ki gerçek dünyayı görmek dahi istemiyorlar. Robotlarla, sanal karakterlerle konuşmak daha cazip geliyor onlara. Peki bunun nedeni ne hiç düşündük mü?

Bu tarz oyunlar kişide ‘’Kontrol bende!’’ düşüncesi oluşturuyor. Hiçbir şey öğrenmeye ihtiyaç duymadan, sadece karşısındakini yenmek için uğraşıyor. Tek amacı buymuş gibi düşünüp anın büyüsüne kapılıyor. Kumar bağımlılığından hiçbir farkı yok bakıldığı zaman. İki bağımlılık da insanları bir iple bağlıyor ve o ipi çözebilene aşk olsun.

Birbirimizle konuşmanın vakti geldi de geçiyor aslında. Şu evde kalmak zorunda olduğumuz dönemde birbirimize sarılmanın, birbirimizi öpmenin değerini daha iyi anlamışken artık konuşmamız gerektiğini de anlamalıyız. Tamamen birbirimizi sevmek zorunda değiliz, ama konuşarak anlamaya çalışabiliriz. Bunun için yapılacak ilk şey; merak etmek. Meraklı olan insanlar karşısındakine kendini daha yakın hissettiriyor, bu sayede de karşıdaki insan daha çok şey paylaşmaya başlıyor.

Karşımızdakini önemsediğimizi belli etmeli, o kişiye pozitif yaklaşmalıyız. İlgi çekici bir hikaye, başınızdan geçen tuhaf bir olay gibi. Bu sayede insanların ‘’merak’’ duygusuna dokunmuş olacak ve sohbet etmeye teşvik edeceksiniz.

23 Nisan 2020 Perşembe

‘’Öfke’’liyiz, Peki Neden?


Durmadan bir öfke söz konusu. Neden yapıyoruz ki bunu? İşler yolunda gitmediğinde, istediğimiz gibi olmadığında hırçınlaşıyoruz. Halbuki karşı tarafa tatlı dille anlatsak derdimizi işler yolunda gidecek. Ama yok, biz illa işler tepetaklak olsun diye uğraşıyoruz. Kaostan besleniyoruz çünkü. Bir tartışma olsun, kavga çıksın, ‘’hassas noktasını öğreneyim zamanı geldiğinde işime yarar’’ düşüncesiyle karşı tarafa sadece zarar vermek için yaklaşıyoruz.
Bu alanda çalışma yapan psikolog Dr. Charles Spierberg’e göre öfke; ‘’hafif bir rahatsızlıktan, şiddetli kızgınlık ve hiddete kadar değişebilen bir duygudur’’. Öfkelendiğimizde enerji hormonlarımız adrenalin ve noradrenalinle beraber kalp hızımız ve kalp basıncımız da yükselir.  Aslında bu bilimsel açıklamalara baktığımızda öfkemiz hem karşı tarafta hem de bizde zararlı bir durum oluşturuyor. Sosyal açıdan da zorluklar çekiyoruz. İnsanlar bize yaklaşırken çekiniyor, sadece öfkeli olduğumuz için kaç tane fırsatı elimizin tersiyle itiyoruz kim bilir?
Öfke ifade edilirken saldırganlığa başvurulur. Aynı zamanda öfke, saldırı anında bizi koruyan bir savunma mekanizmasıdır. Öfke bastırılabilir, sonra da dönüştürülür ve yönlendirilir. Bu durum, öfkemizi içimizde tuttuğumuz, üzerinde düşünmediğimiz ve olumlu bir şeye odaklandığımız zamanlarda gerçekleşir. Öfkeyi yönetmek aslında elimizde olan bir şeydir.
Fazla öfkeli bir insansak eğer, bu konunun en iyi tarafı bunu zaten biliyor oluşumuzdur. Bu şekilde ne derece öfkeli olduğumuzu, en çok nelere öfkelendiğimizi tespit edebilirsek sorunu da çözebiliriz.

Tutarsızlık, İnsanlığın Yüz Karasıdır

Tutarsızlıklardan, net olmayan durumlardan ve belirsizliklerden nefret ediyorum. Bazı şeyler baştan konuşulur, halledilir, biter sanıyordum ...