Mükemmel bir insan değilim ve mükemmel bir hayatım yok. Her insan gibi benim de eksilerim, hayatımın da eksikleri var. Bazıları tamamlayamayacağım kadar büyük ve onları olduğu gibi kabul etmem gerek, bazılarıysa minicik; birazcık uğraşla çok rahat bir şekilde artıya çevrilebilir. Bende bunun için uğraşıyorum. Yazı yazdığım yerler, okuduğum okul/bölüm, uğraştığım aktiviteler... Gibi gibi gibi. Saymakla bitmez aslında. Hiç durmuyorum da diyebiliriz. Durup dinlendiğim anlar yok mu, tabii ki var. O anlarım olmasa başarıya ulaşamazdım. Hayatta bazen molalar çok işe yarar, ilham verir, insana motivasyon sağlar. İyi düşünebilmek için ruhen ve bedenen dinlenmek gerek. Hayat aslında tam da bu zamanlarda çelmesini takıyor insana. Üstelik bir taneyle de kalmıyor. Önemli olan bu çelmeler değil, o çelmelerden nasıl kurtulduğumuz. Eğer pes edip ilk çelmede düşersek, hiçbir şeyi tam anlamıyla başaramayız.
Yazmayı seviyorum, her şeye rağmen, herkese rağmen yazıyorum. Hobiden, hatta işten öte bir şey benim için yazmak.
3 Aralık 2020 Perşembe
1 Kasım 2020 Pazar
Her Şeye Rağmen Dimdik Duracağım
Acının ve ayrılığın sanata katkısı su götürmez bir gerçek. Ne zaman üzgün, duygusal ya da düşünceli olsam kahvemi hazırlamış, buraya yazarken ya da bir şeyler karalarken buluyorum kendimi. Böyle bir girişle nereye bağlayacağımı düşünmüş olabilirsiniz. Anlatayım. Biliyorum ki hiç kimseye muhtaç değilim, yalnız değilim, özgüvensiz değilim. Benim ilk işim kendime güvenmek ve bir yol haritası çizmek. Aslına bakarsak bunu yapıyorum. Dgs sınavına gireceğim ve bunun için durmaksızın çalışıyorum, bir yandan iş arıyorum, bir yandan yazıyorum, okuyorum. Bunları yapabiliyor olmak, en azından sağlıklı olduğumu bilmek beni çok mutlu ediyor. Sevdiklerimin yanında olduğunu bilmek ise ayrı bir mutluluk.
Her insan gibi deniyorum, yeniliyorum, üzülüyorum, sinirleniyorum, düşüyorum ve tekrar kalkıyorum. Bunu yapmam gerektiğini biliyorum. Ben güçlü bir insanım, kendimi tanıyorum ve ne istediğimi biliyorum. Kendimi ve karşımdaki insanı üzmek düşüneceğim en son şeydir. Mutluluğun ve huzurun arayıcısıyım. Mutsuzluk yaratan insanlar ve ortamlardan olabildiğince kaçıyorum, çünkü bunun bana bir katkısı olmayacağını biliyorum.
Bugün bir ayrılık yaşadığım doğru, ama bundan pişman değilim. Olması gereken buydu ve ilk sözü birinin söylemesi gerekiyordu, o da ben oldum. Şimdi çok huzurlu hissediyorum kendimi. Yastığa başımı koyduğumda uzun bir süreden sonra soluksuz uyuyacağımı biliyorum. O kadar memnunum ki hayatımdaki dengesizlikleri bir dengeye koyduğum için, derslerime daha çok adapte olabileceğim için. Yaşadığım her şey için Tanrı'ya teşekkür ederim.
14 Ağustos 2020 Cuma
Olgun Bir İnsan Olmak
Sahi neydi olgunluk? Bir şeylerin üstünü kapatmak mıydı,
yoksa affedici olup her şeyi geride bırakmak mıydı? Bu soruya cevap vermek zor.
Gerçekten olgunlaştığını anlayabilen bir insana sormak lazım. Hayatımızın her
evresinde olgunlaşıyoruz aslında. Ölümde, ayrılıkta, aşkta, arkadaşlıkta… Ve
bitmek tükenmeyen bir sürü şeyde. Bu olgunluk kavramını tecrübeyle de
ilişkilendirebiliriz aslında. Tecrübe, bir konuda zamanla edinilen bilgi
birikimidir. Felsefede de sıklıkla kullanılır. Buradan çıkarılması gereken yaşadığımız
olayın bir ders olduğudur. Ve bu dersi hiç unutmamak üzere hayatla
bütünleştirmeyi öğrenmek gerekir.
‘’Affetmek bakış açını değiştirir. Unutmak ise aldığın dersi
kaybettirir.’’ Demiş Paulo Coelho. Ne de güzel söylemiş. Bazı şeyleri yaşamamış
olmayı dilediğimiz zamanlar çoktur. O insanı tanımamış olmak, yaşattıklarını
hatırlama eylemini tamamen ortadan kaldırmak isteriz. Ama bu mümkün değildir. Acı
çekmek, tecrübe etmek olgunlaşmaya bir adım daha yaklaşmaktır. Yaşadıklarımızla
bütünleştiğimiz zaman asıl kendimize kavuşuruz. O insan olmasaydı sabırlı olmayı
öğrenemezdin belki, ya da neyi ne zaman söyleyeceğini. Ya öfkene hakim olmayı?
Onu nasıl atlayabilirim ki… O insan çok şey kattı sana. Yaşadıklarını hiçbir
zaman göz ardı etme. Tecrübelerine sımsıkı sarıl, hiç bırakma. Eğer bırakırsan en başa dönersin, her şey
tekrar tekrar yaşanır, hem de hiç bitmemek üzere.
26 Temmuz 2020 Pazar
Benliğinizi Yaşatmaktan Korkmayın
İçinizdeki çocuğun ölmesine izin vermeyin, onu daima yaşatın. Dalga geçilmekten, eleştirilmekten korkmayın. Zaten böyle bir grubun içindeyseniz o insanlar sizin için doğru arkadaşlar değildir. Eğlenmeyi, kendinizi mutlu etmeyi hiç bırakmayın. Lütfen kendinizi ihmal etmeyin.
17 Mayıs 2020 Pazar
Anksiyete Sürecim
2 senedir bu hastalıkla mücadele ediyorum. 2018 yılı sınav yılımdı sanırım bu da çok büyük etken oldu. Kendimi başarısız, yetersiz, özgüvensiz, işe yaramaz hissediyordum. Tüm bunları yaşarken de korkuyor, geriliyordum. Bu gerginlikle birlikte çarpıntı ve nefes alamama durumu yaşadım. Kapalı alanlarda duramıyordum, dışarıda fazla kalamıyordum. Sanki sürekli yanlış bir şey yapıyormuşum hissi vardı üzerimde ve insanların bana kızmasından korkuyordum. Haklı olduğum bir konuda bile konuşamıyordum, sesim içime kaçmıştı sanki. Hala arada kendini gösteriyor bu sessiz kalma durumu ama eskisi kadar yüksek yaşamıyorum artık. Kimyasalsız iyileşmeyi dilerdim ama ne yazık ki mümkün olmadı. Arkadaşım vesilesiyle psikiyatriste gittim, tüm yaşadıklarımı, önceden anoreksiya geçirdiğimi; kısacası her şeyi anlattım. O da bana Zedprex (eski adıyla Prozac) ı önerdi. 2-3 ay sonra etkilerini göstermeye başladı. Ota çöpe ağlamayı bıraktım, kafamda kötü senaryolar kurmamayı başardım, sosyal ilişkilerim düzeldi, detaycılığım biraz da olsa azaldı, gereksiz sorgulamayı bıraktım.
Bir ara günde 2 tane ilaç almamı söylemişti Edirne'deki doktorum. Ancak ben sadece o dönemlik bir çöküş yaşadığımı bildiğim için bu talimata uymadım ve günde bir tane almaya devam ettim. Şimdi gerçekten iyiyim, belirli zamanlar dışında ağlamıyorum, depresif olmuyorum, etrafı gri görmüyorum. Uzun zamandır tek istediğim bir terapiste gitmek. Onu da halledersem hiçbir sorun kalmayacak.
28 Nisan 2020 Salı
İNSANLAR DEĞİL, TEKNOLOJİ KONUŞUYOR
23 Nisan 2020 Perşembe
‘’Öfke’’liyiz, Peki Neden?
7 Ocak 2020 Salı
Özgüvenimi Nasıl Geri Kazandım?
''Bundan 2 yıl önce deli divane aşık olduğum bir insanla birlikteydim. Başlarda arkadaştık tabii ama kalp bu, duygular değişkenlik gösterebiliyor. Aşık oldum. Onun da bana olduğunu ve her şeyi bu yüzden yaptığını sandım. Meğersem o işler hiç öyle değilmiş. Çocuk manyağın tekiydi, kendi egosunu tatmin etmek için önündekileri ezer geçerdi. Benimle de bir nevi egosunu tatmin etti. Duygularım zaten umurunda değildi, bir de karakterime, sevdiğim ve yaptığım şeylere laf söylemeye başlamıştı. Bu bir süreden sonra insanı sinir krizine sokabilecek bir şey aslında. Ama aşktan gözüm nasıl kör olduysa tek bildiğim ona olan sevgimdi.
Bir süre sonra tabiri caizse ''yalama'' olan ilişkimizi gözden geçirirken şunu fark ettim. ''Ben bu ilişkiyi neden yaşamak için uğraşıyorum ki? Bu adamın değişeceği yok, kendimden yeterince ödün verdim yine değişen bir şey olmadı. Kendimi unutup neden onu düşünüyorum, neden kendimi bu denli üzüyorum, bu kadar küçük görüyorum?'' gibi sorular sordum kendime. Ve hak da verdim. Ne yapıyordum ben? Hayat böyle geçer mi gerçekten? Benim bir hedefim, kariyer planım, hayallerim var. Elimin tersiyle bunları itip neden iflah olmaz biri için hayatımı bok çukuruna sokayım ki? Bütün bu soruları kendime sormaya başladıkça hatalarımı, yapmamam gereken şeyleri gördüm ve silkelenip kendime geldim. Tekrar eski Aslı oldum. Kendine güvenen, çalışkan, aktif, her işe koşturan, deli dolu, yazı yazmayı seven, kedi aşığı o Aslı oldum yine. Ben böyle mutluydum. İnsanlar için değişmemem gerektiğini, neysem o olmam gerektiğini anladım.''
2 yıllık travmamdaki olaylar bu kadar değildi elbette ama ben size özetledim. İşte bu şekilde eski özgüvenli halime geri döndüm. Siz siz olun kimse için değişmeye çabalamayın, bir ilişki yolunda gitmiyorsa ve sorun karşı taraftaysa onu değiştirmeye çalışmayın. O yola ''onsuz'' devam etmeyi deneyin. Her şeyin düzene girdiğini göreceksiniz. :)
Tutarsızlık, İnsanlığın Yüz Karasıdır
Tutarsızlıklardan, net olmayan durumlardan ve belirsizliklerden nefret ediyorum. Bazı şeyler baştan konuşulur, halledilir, biter sanıyordum ...
-
Şu an yazacağım satırları yazıp yazmama arasında o kadar çok kaldım ki. Dedim ki yaz, her şeyimi paylaşıyorum, burası benim günlüğüm, sadece...
-
Mary Ann'in hastalıktan önceki ve sonraki halleri Mary Ann Webster(kızlık soyadı ile), 20 Aralık 1...
-
Tutarsızlıklardan, net olmayan durumlardan ve belirsizliklerden nefret ediyorum. Bazı şeyler baştan konuşulur, halledilir, biter sanıyordum ...