Durmadan
bir öfke söz konusu. Neden yapıyoruz ki bunu? İşler yolunda gitmediğinde,
istediğimiz gibi olmadığında hırçınlaşıyoruz. Halbuki karşı tarafa tatlı dille
anlatsak derdimizi işler yolunda gidecek. Ama yok, biz illa işler tepetaklak
olsun diye uğraşıyoruz. Kaostan besleniyoruz çünkü. Bir tartışma olsun, kavga
çıksın, ‘’hassas noktasını öğreneyim zamanı geldiğinde işime yarar’’
düşüncesiyle karşı tarafa sadece zarar vermek için yaklaşıyoruz.
Bu alanda
çalışma yapan psikolog Dr. Charles Spierberg’e göre öfke; ‘’hafif bir
rahatsızlıktan, şiddetli kızgınlık ve hiddete kadar değişebilen bir duygudur’’.
Öfkelendiğimizde
enerji hormonlarımız adrenalin ve noradrenalinle beraber kalp hızımız ve kalp
basıncımız da yükselir.
Aslında bu bilimsel açıklamalara baktığımızda
öfkemiz hem karşı tarafta hem de bizde zararlı bir durum oluşturuyor. Sosyal
açıdan da zorluklar çekiyoruz. İnsanlar bize yaklaşırken çekiniyor, sadece
öfkeli olduğumuz için kaç tane fırsatı elimizin tersiyle itiyoruz kim bilir?
Öfke ifade
edilirken saldırganlığa başvurulur. Aynı zamanda öfke, saldırı anında bizi
koruyan bir savunma mekanizmasıdır. Öfke
bastırılabilir, sonra da dönüştürülür ve yönlendirilir. Bu durum, öfkemizi içimizde
tuttuğumuz, üzerinde düşünmediğimiz ve olumlu bir şeye odaklandığımız
zamanlarda gerçekleşir. Öfkeyi yönetmek aslında elimizde olan bir şeydir.
Fazla
öfkeli bir insansak eğer, bu konunun en iyi tarafı bunu zaten biliyor
oluşumuzdur. Bu şekilde ne derece öfkeli olduğumuzu, en çok nelere
öfkelendiğimizi tespit edebilirsek sorunu da çözebiliriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder