14 Ağustos 2020 Cuma

Olgun Bir İnsan Olmak

 

Sahi neydi olgunluk? Bir şeylerin üstünü kapatmak mıydı, yoksa affedici olup her şeyi geride bırakmak mıydı? Bu soruya cevap vermek zor. Gerçekten olgunlaştığını anlayabilen bir insana sormak lazım. Hayatımızın her evresinde olgunlaşıyoruz aslında. Ölümde, ayrılıkta, aşkta, arkadaşlıkta… Ve bitmek tükenmeyen bir sürü şeyde. Bu olgunluk kavramını tecrübeyle de ilişkilendirebiliriz aslında. Tecrübe, bir konuda zamanla edinilen bilgi birikimidir. Felsefede de sıklıkla kullanılır. Buradan çıkarılması gereken yaşadığımız olayın bir ders olduğudur. Ve bu dersi hiç unutmamak üzere hayatla bütünleştirmeyi öğrenmek gerekir.

‘’Affetmek bakış açını değiştirir. Unutmak ise aldığın dersi kaybettirir.’’ Demiş Paulo Coelho. Ne de güzel söylemiş. Bazı şeyleri yaşamamış olmayı dilediğimiz zamanlar çoktur. O insanı tanımamış olmak, yaşattıklarını hatırlama eylemini tamamen ortadan kaldırmak isteriz. Ama bu mümkün değildir. Acı çekmek, tecrübe etmek olgunlaşmaya bir adım daha yaklaşmaktır. Yaşadıklarımızla bütünleştiğimiz zaman asıl kendimize kavuşuruz. O insan olmasaydı sabırlı olmayı öğrenemezdin belki, ya da neyi ne zaman söyleyeceğini. Ya öfkene hakim olmayı? Onu nasıl atlayabilirim ki… O insan çok şey kattı sana. Yaşadıklarını hiçbir zaman göz ardı etme. Tecrübelerine sımsıkı sarıl, hiç bırakma.  Eğer bırakırsan en başa dönersin, her şey tekrar tekrar yaşanır, hem de hiç bitmemek üzere.

Tutarsızlık, İnsanlığın Yüz Karasıdır

Tutarsızlıklardan, net olmayan durumlardan ve belirsizliklerden nefret ediyorum. Bazı şeyler baştan konuşulur, halledilir, biter sanıyordum ...