1 Mart 2019 Cuma

Bir Birey Olduğunu Hiç Unutma

Acısıyla tatlısıyla, yanlışıyla doğrusuyla bu hayat senin. Yaptığın yanlışlar yüzünden kendini suçlama. Sen her zaman bir bireysin ve öyle kalmaya devam edeceksin. Kimsenin sana yargısız infaz yapmasına izin verme. Duruşun hep dik olsun, hiç bozma. İyi bir insansın, iyi kalmaya devam et. Normalde ne yapıyorsan onu yap, hangi yoldan yürüyorsan oradan yürümeye devam et. Bırak eşlik etmek isteyen seninle beraber yürüsün, istemeyen arkandan gelsin. Kimse seninle yürümek zorunda değil, sen de öyle. Herkesin bir hayatı, yaşantısı, acısı var. Ve unutma ki herkes bencil. Sen de öylesin. Belki çok fazla değilsin ama belli konularda bir hayli bencilsin. Bunu kabul et. Eleştirilerden kaçma, bırak gelsinler. Seni daha da yüceltsinler. Hatalarını gör, düzeltmek istiyorsan düzelt. İstemiyorsan devam et. Ne zaman rahatsızlık duyarsan o zaman bir yerden başlarsın yenilenmeye.
Mutlak bir doğru yoktur bunu hiçbir zaman aklından çıkarma. Senin yaptıkların sana doğru geliyorsa yapmaya devam et. Elbette ki başkalarına yanlış gelecek davranışların olacaktır. Ama sırf onların mutluluğu için doğrularından, mutluluğundan vazgeçme. En başta da söylediğim gibi; bu hayat senin. Senin olanı yaşa.

Kısaca Ben*

Duygusal bir insanım, yazı yazmayı hayatımdan daha çok seviyorum ama ilham gelmedikçe yazamam, insanları kendimden fazla düşünüyorum ve artık bu huyumdan nefret ediyorum, bazen saçma sapan insanların neden bana karşı cephe aldığını düşünüp beynimi gereksiz konularla meşgul ediyorum, meşgul olmayı, çalışmayı, okumayı çok seviyorum. Neden mi böyle bir giriş yaptım? Çünkü kendimi anlatmak, anlamlandırmak istedim. Şu sıralar konuşamadığımı, neyin var dediklerinde nutkumun tutulduğunu, kelimelerin ağzımdan çıkamadığını fark ettim. Benim gibi biri için çok zor bir durum bu. Her zaman dışa dönük, sosyal, her şeyini çabucak anlatabilen bir insandım çünkü. Değişik şeyler olmaya başladı. Eskisinden daha dengesizim, düşünceliyim. Ne yapacağım belli. Yazmak, eser okumak, araştırma yapmak, tek kalmak. Yapabileceğim başka hiçbir şey yok.

Tamamen Unutmak Diye Bir Şey Yok

Her güneşin doğuşunda yeni bir güne uyanıyoruz, güneşle birlikte yeni umutlar, heyecanlar doğuyor, yeni fırsatların kapısı açılıyor. Aslında o kadar mutluluk verici bir şey ki. 1 salise sonrasını tahmin edemeden yaşıyoruz, acısıyla tatlısıyla başımızdan bir sürü olay geçiyor. Yaptığımız hatalardan ders çıkarıyoruz veya onları tekrarlıyoruz. Keşke diyoruz, koyveriyoruz kendimizi bazen, üzülüyoruz, ağlıyoruz hıçkıra hıçkıra; gözlerimiz şişene kadar, gülüyoruz, içiyoruz, eğleniyoruz, sarhoş oluyoruz, yeni insanlar tanıyoruz, dost ediniyoruz, aşık oluyoruz. Belki bağlanıyoruz belki gönül eğlendiriyoruz. Ama o insanla bir şeyler paylaşıyoruz. Artık karşılıklı sahip olduğumuz bir ''geçmiş'' imiz var. Gün geliyor, karşılaşıyoruz. Maziyi konuşuyoruz, kavga ediyoruz, sarılıyoruz, öpüşüyoruz, ayrılıyoruz... Şu anda ne demek istediğimi anlamadıysanız açıklamamı yapayım: Bu anlattığım şey bir ilişkinin başlama ve sonrasında derbeder olma süreci. Baştan böyle girmek istedim konuya çünkü direk söyleseydim çok arabesk olurdu. Böylesi daha iyi.
Yaşanılanları unutmak, silmek diye bir şey yok. Daima karşına çıkıyor, bir şekilde özlüyorsun, anıyorsun o insanı. ''Tamamen unuttum, sildim onu'' diye bir şey yok. Olamaz çünkü. Sana bir şeyler kattı, sen ona bir şeyler kattın. Belki sevdiniz, belki aşık oldunuz ama bir şey yaşandı. O ''bir şey'' i tamamen çıkaramazsınız. İmkansız.

Tutarsızlık, İnsanlığın Yüz Karasıdır

Tutarsızlıklardan, net olmayan durumlardan ve belirsizliklerden nefret ediyorum. Bazı şeyler baştan konuşulur, halledilir, biter sanıyordum ...